Seyahat

Britanya’nın En Büyülü Kuzeylisi: İSKOÇYA

“On iki İskoç ve bir gayda, bir ayaklanma eder…” -Bir İskoç atasözü.

Published

on

İskoçya, tarihi karmaşık olduğu kadar büyüleyici. Yüzü boyalı kabile keltleri Pict’ler, Roma fatihleri, gözü pek kırmızı kafalı Vikingler, güçlü savaşçı kraliyetler, asil klanlar ve büyük kâşiflere ev sahipliği yapmış olan ülkede özgürlük mücadelesi hep devam etmiş. Kral Edward döneminde İskoç şövalyesi William Wallace İngiliz egemenliğinden kurtulmak için uzun yıllar direniş kuvvetlerine önderlik edip daha sonra yakalanarak krala ihanet suçundan idam cezasına çarptırılmış. İdam edilirken son sözü “Özgür İskoçya!” olmuş.

İskoçya, 1707 yılında, kabul edilen birleşme yasası ile bugün İngiltere, Galler ve Kuzey İrlanda ile birlikte Birleşik Krallık’ı oluşturan 4 ülkeden biri. 2014’te yapılan bağımsızlık referandumunda, Birleşik Krallık’ta kalma lehine oy kullanan İskoçların, İngiltere’nin AB’den ayrılma kararı almasından sonra bağımsızlık için tekrar referanduma gidileceği konuşuluyor.

KELTLERİN TORUNLARI

İskoç tarihinin bu bağımsızlık serüveni onları daha sert, daha dik başlı ve daha cesur yapmış sanki. İskoçlar inatçı oldukları kadar cimrilikleriyle de tanınıyor. Bugün İskoçya’nın en büyük şehri Glasgow’da insanlar şu hikâyeyi anlatmadan geçmiyorlar: İskoçya’da babam öldü derseniz insanlar acınızı paylaşmak yerine, size “babanın ayakları kaç numara” diye sorarlar. Eğlenmeyi ve kavgayı seven Glasgowlular, Edinburghlularla arasındaki farkı da ‘Glasgowluların bir cenaze törenindeki eğlencenin Edinburgh’dakilerin düğünlerde sahip oldukları eğlenceden daha fazla olduğu söyleyerek dile getiriyorlar ve diyorlar ki “Bira ve dayak arıyorsanız, Glasgow size bunu mutlu bir şekilde sağlayacaktır.”

Ama ben orada bulunduğum sürede misafirperverlikten başka bir şey görmedim. Bu mağrur; kendilerini sonuna kadar eleştirebilen insanlar, gerçekten cesur bir yürek taşıyan halktan başka ne olabilirdi ki?

ŞANLI TARİH, MUHTEŞEM DOĞA

Coğrafi olarak İskoçya, kuzeyden güneye 3 ana bölgeye ayrılmış: Dağlık bir bölge olan Highlands, deniz seviyesine yakın olan Central Lowlands ve tepelik bir araziden oluşan Southern Uplands. Ülkenin başkenti ve ikinci büyük şehri Edinburgh, Orta Çağ’dan kalma kaleleri, tarihi taş binaları, çok iyi müzik gruplarının sahne aldığı pub’ları ve doğal güzelliklerinin yanında 1583 yılında kurulmuş olan, dünyanın en saygın üniversiteleri arasında yer alan Edinburgh Üniversitesi’nin de ev sahibi.

Adanın kuzeyi, Highlands daha da ilgi çekici. Düz çayırların yavaş yavaş yerini tepelere ve sisli dağlara bıraktığı, iki arabanın yan yana zor geçtiği dar yollar, tepelerin arasına gizlenmiş göller ve nehirlerin yanı başına çıkıveriyor. Bugün Highlands klanları ve kraliyet aileleri tarafından sahip olunan devasa arazilerin içindeki şatolar, göller ve ormanlar büyüleyici. İskoçya’daki böyle arazilerin yarısının yalnızca 500 kişiye ait olduğu biliniyor. Bu arazilerin birçoğu avcılık için kullanılıyor. İskoçya’da yaban hayvanı avı çok önemli bir spor. Hal böyle olunca ülkenin ulusal içkisi viskinin de eşlik ettiği tüm av hayvanları, İskoç mutfağını besleyici ve zengin bir mutfağa dönüştürüyor.

VİSKİNİN ANA VATANI

Sosyal ve ekonomik olarak İskoçya’nın tarihi anlamına gelen viski de bağımsızlık mücadelesindeki yerini alıyor. 19. yüzyılda İngiliz işgali altında yüksek vergilere rağmen ayakta kalan viski üreticileri zaman zaman kaçak üretime dönmek zorunda kalmış. Daha sonra hükümetin getirdiği vergi indirimi ve kurallarla biraz olsun düzelen ilişkiler sayesinde viski kalitesi artmış. Şimdilerde ise yine viski üreticileri yüksek vergilerden şikayetçi.

‘Senin kalbin özgür, onu takip etme cesaretini bul”

William Wallace’in ‘özgür İskoçya’ düşü bir gün gerçek olur mu bilemiyorum ama özgürlük, ne olursa olsun sonuna kadar peşinden gidilecek bir duygu. Hayatlarımızın aslında ne kadar kilitlendiğini durup düşündüğümüzde kalbin gerçekten özgür olduğu bir yere gitmek mümkün ancak bunu yapmak, azim ve her şeyden önce cesaret gerektirecek.

SCOTCH WHISKY

İskoçya’nın ulusal içkisi viski, dünyanın dört bir yanına, satıldığı en büyük ihracatı. Viski damıtma sanatı İskoçya’da nesiller boyu mükemmelleştirilmiş. Damıtıcılar, İskoçya’nın kristal berraklığındaki derelerinden saf suyu ve altın sarısı arpaları birleştirip, özel bakır imbiklerde damıtarak onları kıymetli bir ruh haline getiriyorlar. Meşe fıçılara doldurulan bu kıymetli ruh, olgunlaşması için ambarlarda, sarı ışıltılarını etrafa saçmadan önce uzun bir uykuya dalıyor. Çoğu viski mükemmel olması için onlarca yıl bekletiliyor.

E ne demiş İskoç atalar: Bugünün yağmuru, yarının viskisi… Slainte!

İskoçya’da beş viski bölgesinde 100’den fazla damıtım evi var. Her biri kendine özgü tatlara ve karaktere sahip. Bazıları tatlı ve meyvemsi, bazıları hafif ve otsu, bazıları denizin tuzunu taşıyan, bazıları turba dumanıyla islenmiş. İskoçlar herkes için bir viski olduğunu söylediklerinde gerçekten abartmıyorlar. Sadece size en uygun sarı ışıltının ruhunu bulmak kalıyor! Arpanın bu sarı ışıltıya dönüşme serüveni İskoçya’nın derelerinden akan temiz ve berrak suyla başlıyor. Su viski yapımında en önemli faktörlerden bir tanesi. Bu yüzden bazı damıtım evleri suyun kaynağından itibaren dönümlerce araziyi satın alarak en temiz, saf ve berrak suyu bünyelerine katmış oluyor. İskoçya’nın her daim yağmurlu olması viskinin de her daim var olmasına sebep.

NE YENİR?

Taze dağ suları, ılıman iklimi ve yerli av hayvanı türlerinin bolluğu ile kıyılarından temin edilebilen deniz ürünlerinin zenginliği, binlerce yıl boyunca burada yaşayan insanlar için nimet olmuş. Aberdeen Angus’un sığır eti, Stornoway’in Black Pudding’i, Arbroath’un tütsülenmiş balığı, Shetland adasının somonu ve kabuklu deniz ürünleri, viski, ale, çörekler, shortbread, haggis… İskoçya midesine düşkünler için Britanya adasının yüz akı diyebilirim. Buradaki geleneksel yemek kültürü ada insanının zorlu yaşam şartlarına göre evirilmiş. Zorunluluktan doğan bu yemekler bugün bütün adada aranan lezzetler olarak karşımıza çıkıyor.

Tütsülenmiş balık: Arbroath Smokie 1800’lerin sonlarına ait geleneksel bir yöntemle hazırlanıyor. Mezgit balıkları tuzlanıp çiftler halinde birleştirilerek kuruması için gece boyunca bırakılıyor.  Tuzlanıp kurutulduktan sonra, bir odun üzerine asılıp tütsüleniyor. Çok güçlü bir tada sahip olan bu enfes tütsülü balıklar sabah kahvaltısının da baş tacı.

Haggis: Kıyma haline getirilmiş koyun kalbi, karaciğer ve akciğerleri yulaf ezmesi, soğan ve baharatla karıştırılarak geleneksel bir yöntem olan hayvan midesine doldurulup sıcak suda haşlanarak yenen bir puding. Haggis kahvaltı dahil her öğün yenilebilen bir lezzet. İçindeki malzemeler bazıları için çok iç açıcı olmasa da İskoç halkının bir yabancıya anlata anlata bitiremedikleri haggis, yanında patates, şalgam püresi ve viski ile birlikte bayıla bayıla yedikleri lezzetlerden.

Kan Sosisi: Genellikle domuz yağı veya sığır içyağı, domuz kanı, yulaf ezmesi ve soğan ile karıştırılıp sosis haline getiriliyor. Black puding ızgara, kızartma fırında veya derisinde haşlanarak pişiriliyor. Üretimde pişirildiği için soğuk olarak da yenilebiliyor. Dünyanın en iyi kan sosisi olarak koruma statüsü almış. 

Shortbread: İskoçya’ya ait olan ancak popülaritesinden dolayı İngiltere, Danimarka, İrlanda ve İsveç’te de yapılan bisküvi, İskoç markası Walkers Shortbread, dünya genelinde ihraç edilmekte.

NEREDE YENİR?

Port Na Craig: Edinburgh’dan bir buçuk saat uzaklıktaki Pitlochry kasabasının yanı başındaki Port Na Craig Inn, Culloden savaşından yaklaşık yüz yıl önce 1650’de kurulmuş. Geleneksel yemeklerin yanında angus etinden yapılan hamburgeri tadarken nehirde avlananları izlemek çok keyifli.

The Old Boatyard: Arbroath’daki bu restoran lezzetli yemeklerin yanı sıra eski tersane ve Arbroath Limanı manzarasına sahip. The Old Boatyard Arbroath’daki eski tersane ve liman manzarasına sahip olan restoranda meşhur Arbroath Smokie’yi deneyebilirsiniz.

Balvenie St. Ice Cream: Highlands’deki Dufftown kasabasındaki bir aile işletmesi olan Balvenie St. Ice Cream, viskili dondurmasıyla meşhur.

Loch Fyne Oysters: Bir İskoç deyişi olan ‘denizin onuruna layık olmak’ bu mekân için söylenmiş sanki. Glasgow’dan Inveraray’e giden ana yol A-83’ün hemen üzerinde bulunan restoranın taptaze istiridye, balık ve diğer kabuklu deniz ürünleri ancak denizin içerisinde bu kadar taze olabilirdi dedirtiyor insana.

NEREDE GEZİLİR?

Başkent Edinburgh’dan Highlands’e doğru yola çıkıp Dundee, Aberdeen, Inverness, Oban, Glasgow ve tekrar Edinburgh’a bir yay çizerek İskoçya’yı bir araçla gezebilirsiniz. Bu güzergâh üzerinde kale ve şatoların bulunduğu köylerden med cezirli sahil kasabalarına oralardan da viski tadımı yapabileceğiniz damıtım evlerinin bulunduğu adalar ziyaret edilebilir.

Aberdeen: 8000 yılı aşkın tarihe sahip olan kent, yerel granitten inşa edilmiş geleneksel ve parlak gümüş renkli göz alıcı mimarisiyle ‘Granit Şehri’ olarak adlandırılıyor.

Fraser Şatosu: Aberdeenshire’daki Inverurie’deki bu beş katlı kuleli şato, ülkenin en görkemli, en romantik görünümlü şatolarından biri.

Inverness: Highlands bölgesinin merkezi olan Inverness, Pict adı verilen yerli kabileler tarafından kurulmuş. İçinden Ness nehrinin geçtiği şehir Inverness Kalesi ve Ness Gölü’ne yakınlığıyla ilgi çekici bir merkez.

Loch Ness: Dünyada “Nessie” olarak bilinen canavarıyla ünlü olan göl, İskoçya’nın ikinci büyük gölü. Inverness’ten Oban’a Ness gölünün kıyısından geçen ana yoldan giderken belki de Ness canavarını görmek mümkün olabilir.

Tarbert: Sarp tepelerle desteklenen ve çekici bir doğal limana açılan bu balıkçı köyü erken kalkmayı sevenler için ideal.  Etkileyici bir gün doğumuna sahip köy, temmuz ayında deniz ürünleri festivaline ev sahipliği yapıyor.

Isle of Islay: Kennacriag limanından kalkan feribotla Islay adasının Ellen limanına yaklaşık iki saatlik bir yolculukla varılıyor. İskoçya’nın en beğenilen isli viskilerinin yapıldığı damıtım evleri bu adada. Turba isli ve deniz kokulu viskilerin yapım aşaması burada sanat haline dönüşmüş. Her bir damıtım evi arpalarını adada bulunan fosilleşmiş su bitkilerinin kömürleşmiş hali olan turbanın dumanıyla tütsüleyip birbirinden özel bakır imbiklerde damıtarak bazılarına göre dünyanın en iyi viskilerini yapıyorlar. Islay Adası’nda deniz kokulu, turba isli malt viskinin yapım aşamasına şahit olup dalgaların dövdüğü mahzenlerinde olgunlaşmış sarı ışıltıları tatmak çok özel bir deneyim. Adada leziz deniz ürünleri, etkileyici kıyılar ve deniz manzarası da viskinizin yanında meze oluyor.

_Mutfak Magazin | Sayı 06 | Şubat-Mart | Güzin Göğüş

Tüm hakları saklıdır © 2019 Mutfak Magazin