Röportajlar

Büyük Hayaller Peşinde EBRU BAYBARA

Ebru Baybara… İdealist ve inatçı…
Mardin’de hiç eğitimi olmayan hatta çoğu okuma yazma bilmeyen ev kadınlarına yaptıkları yemeklerden nasıl para kazanacaklarını öğretti. 200’den fazla kadın ve gencin iş ve meslek sahibi olmasını sağladı.

Published

on

1976 yılında Mardinli bir ailenin üçüncü çocuğu olarak Edirne’de dünyaya geldi, çocukluğu ve gençliği İstanbul’da geçti.  

1999 değişimlerin yılı oldu. Ebru, iki yaşındaki kızı ve eşiyle sadece 3 yıldızlı bir oteli ve küçük bir lokanta dışında hiçbir turizm işletmesi olmayan Mardin’e yerleşti. Büyük bir hayali vardı, Mardin’i turizmle tanıştıracaktı…  

Mardin’e Önce Bağlandı Sonra İnandı…

1984 yılından beri devam eden teröre bağlı güvenlik sorunu nedeniyle Mardin ve çevre illeri ziyaret eden turist yok denecek kadar azdı. Ağırlıklı geçim kaynağı tarım olan şehirde, enerjinin pahalı olması sebebiyle tarımdan beklenilen verim alınamıyor, halk her geçen gün tarım çiftçiliğini bırakıyordu. Bir diğer geçim kaynağı olan sınır ticareti ise Ortadoğu’da yaşanan savaş ve krize bağlı olarak durma aşamasına gelmişti. 

Özetle, Mardin’de işsizlik ciddi boyuttaydı. 

Turizm, işsizlikle mücadele eden Mardin için yeni bir gelecek vaat ediyordu. Ancak, mevcut koşullarda halktan hiç tanımadıkları turizm sektörüne yatırım yapmalarını istemek çok zordu. Önce görmeleri, bilmeleri ve inanmaları gerekiyordu.  

Ebru ise Mardin’e inanıyor ve fark yaratmak istiyordu. Birçok dinden ve kültürden insanın yaşadığı, Mezopotamya’nın kuzey kapısı olarak bilinen Mardin’in kültürel farklılık ve tarihi değerleri ile turizmle kalkınabileceğine inanıyordu.  

Değişime İnanmak ve Değişimi Başlatmak! 

Ebru, az sayıda da olsa Mardin’e gelen turistlere rehberlik yaparak yaşamına devam etti. 2000 yılında bölgede rehberlik yaparken, gezdirdiği Alman bir turist grubunu Mardin’in tek restoranına götürüp, misafirleri yemeği beğenmeyince ertesi gün onları ailesinin evine yemeğe götürmek zorunda kaldı. Ailesinin kadınlarını ve komşu kadınları bir araya getirerek onlara yemek hazırlattı. Yemekler çok çok beğenildi. Bir saat olarak planlanan öğle arası üç saat sürdü. 

Sofra, Farklı Kültürleri Birleştirmiş, Sofra Sohbetleri Paylaşımı Artırmıştı. 

Ebru, evde hazırlanan geleneksel yemekler çok beğenilince, aynı sokakta oturan kadınları organize ederek turistlere evlerde yemek hazırlatmaya başladı.

21 ev kadını ile tarihi evlerde hazırladığı geleneksel yemekler ile hazırladığı davet sofraları, herkes tarafından ilgi gördü. Artık ev kadınları yaşadıkları tarihi evlerde gelen turist gruplarına yemek hazırlıyor ve kendi evlerinde yaptıkları bu işten para kazanıyorlardı. 

Ve Cercis Murat Konağı… 

Şehri ziyaret eden bir gazeteci evlerde yapılan yemeklerden ve bu yemekleri yapan kadınlardan gazetesindeki köşe yazısında bahsetti. Mardin’e gelen herkes bu cesur 21 kadının hikayesini dinlemek ve yaptıkları yemekleri tatmak istiyordu. 

Misafirlerin sayısı artınca Ebru Baybara Demir ve beraberindeki 21 kadın, tarihi bir Süryani konağını özgün değerlerine uygun olarak restore edip, bir restoran haline getirdiler. Böylece Mardin’in ilk turistik işletmesi “Cercis Murat Konağı” hayat bulmuş, Mardin’in turizm dönüşümü de başlamış oldu.

Cercis Murat Konağı örneğinden yola çıkan Mardinliler, zamanla tarihi evlerini restoran ve otele çevirerek, şehrin turizmine yatırım yapmaya başladılar. Üstelik yabancı yatırımcıya gerek kalmadan… 

Cercis Murat Konağı’ndan önce 1999 yılında resmi kayıtlara göre Mardin’i ziyaret eden turist sayısı 11 bin ve yatak kapasitesi 220 iken, 2014 yılında turist sayısı 800 bin ve yatak kapasitesi 5800’e ulaştı. 

Kaybolmakta Olan Mutfak Kültürünü Tanımak ve Tanıtmak… 

Ebru Baybara Demir, işletmeciliğin yanı sıra mutfakta da olmak istedi. Ortadoğu ve geleneksel Anadolu mutfağı konusunda 10 yıl süreyle araştırmalar yaparak özellikle kaybolmaya yüz tutmuş ve giderek bölgede nüfusu azalan Süryani kültürünün yemeklerinin özgün reçetelerini gün ışığına çıkarttı.

Bu bilgileri ekibine de öğreterek reçetelerin kaybolmaması ve gelecek nesillere aktarılması için kayıt altına aldı. Kendini geliştirerek şeflik alanında da uzmanlaştı. Başarısını diğer kadınlara aktarmak ve geliştirmenin zamanı gelmişti.

Mardin’de hiç eğitimi olmayan hatta çoğu okuma yazma bilmeyen ev kadınlarına yaptıkları yemeklerden nasıl para kazanacaklarını öğretti. 200’den fazla kadın ve gencin iş ve meslek sahibi olmasını sağladı. 

Sıra, Bölgenin Kalkınmasına Destek Vermeye Gelmişti. 

Harran Gastronomi Okulu Projesi ve Suriyeli Mülteciler ile “Amazon Kraliçeleri” 2016 yılının ağustos ayında UNHCR’nin desteği ve komşu şehir Şanlı Urfa’da Harran Kaymakamlığı iş birliği ile Urfa’nın Harran ilçesinde Harranlı kadınlar ve Suriyeli mülteci kadınlardan oluşan 83 kadın ile “Harran Gastronomi Okulu” ve “Amazon Kraliçeleri Projesi’ni hayata geçirdi. 

Sanayi üretiminin yaygınlaşması, geleneksel üretimi bitmekte olan bölgesel ürünlerden biber ve domates salçasının tekrar geleneksel yöntemlerle daha üstün kalitede üretilmesini teşvik edilmesini sağladı. 

Kadınlara geleneksel yöntemler ve hijyen kurallarına uygun olarak hazırlattığı biber ve domates salçalarını büyük şehirlerdeki marketlere satarak kadınların bundan gelir elde etmelerini sağladı. Bir marka oluşturdu.

Ayrıca proje kapsamında Harran yerel ve Harran Mülteci Kampı’ndaki geleneksel mutfak kültürünün envanteri çıkartılarak reçetelendirildi ve kayıt altına alındı. 

Toplam 160 kişiye Harran’da mutfak eğitimi verdi. Eğitmen olarak yetiştirdiği 6 kadının işbaşı eğitimlerini ise İstanbul’daki Eataly’nin içerisinde açtığı Cercis Murat Konağı’nda tamamladı. Bu kadınlardan 3 tanesi hala Eataly’de çalışmaktadır. 

Fayda Çemberi Büyüyor: Hayatım Yenibahar Derneği…  

2017 yılında Türkiye’nin önde gelen iş insanlarının, fikir önderlerinin, sivil toplum kuruluşlarının ve basının da desteğiyle, kırsal kalkınmada öncelikli ve özellikle mültecilerin yaşadığı yerlerde başta Gastronomi olmak üzere meslek edindirme kursları açarak, bu insanların istihdamı konusunda öncü olacak “Hayatım Yenibahar” derneğini hayata geçirdi. 

Yaşayan Toprak, Yerel Tohum Projesi

Ne ekersek onu biçeriz! Ancak ata tohumlarımızı toprağımızla buluşturduğunuzda gerçek ve sağlıklı ürüne ulaşabiliriz. “Gerçek tohum toprağa bereket, bizlere şifa demek” mottosu ile yola çıkan Ebru Baybara Demir; “Yaşayan Toprak, Yerel Tohum” projesiyle Güneydoğu Anadolu bölgesinde yerel tohumla üretim yapan küçük çiftçileri destekleyerek; yerli tohumlarla üretim yapmalarını sürdürebilir kılmayı, toprağı ve doğayı korumayı hedefliyor.

Bu projeye kendisi ile birlikte gönül koyan ziraat mühendisi kadınlarla birlikte yerel üretim yapan çiftçilere ulaşıyor, toprakta yapılan üretim yanlışlarını saptayıp, iyileştirmenin yollarını arıyor ve çiftçileri bilgilendiriyorlar. Çiftçinin yerel tohumlarla yaptıkları üretimin ürünlerini toplayarak aradaki aracıyı çıkartıyor, çiftçinin tüketiciye direkt ulaşmasını sağlıyor ve çiftçinin daha fazla kazanmasına destek oluyorlar. Sorumluluğumuzun mutfaktan tabağa değil, topraktan tabağa olduğunu savunan projede Ebru Baybara ve ekibi, “Çiftçi ile beraber çalışırsak hem toprağımızı hem insanımızı yaşatabiliriz, çiftçi para kazanırsa toprağından vazgeçmeyecek, çocukları da bu işi devam ettireceklerdir.” fikrini yaymak için çalışıyorlar.

Topraktan tabağa, gerçek ürün ve gerçek hayatların peşinde koşan bir sosyal girişimci ve şef olan Ebru Baybara Demir, evli ve üç çocuk annesidir. 

Tüm hakları saklıdır © 2019 Mutfak Magazin